MODERNİTE

[Başlamadan belirteyim. Bu yazının başlığı olan ve üzerinde durduğumuz “modernite”, modern olan ve modern diye bahsettiğimiz her şeydir .]

  Modern olmak! Modernleşmek! Peki, ama nasıl? Kime göre modern olup kime göre modernleşeceğiz? Modernlikten neyi kast ediyoruz? Modern olan şey ne? Aslına bakarsanız geçen yıl ilk defa duyurulan, ilk defa piyasaya çıkan her şey moderndi. Daha doğrusu bundan yüzyıllar önce icat edilen matbaa bile o zamanın modern bir buluşuydu. Demek istediğim, bizim anladığımız ölçüde “modernlik” diye bir şeyin hiçbir zaman var olmayışı. Şuan piyasaya çıkan en yeni ürün bile üzerinden birkaç ay geçince modası geçiyorsa, modern diye bize yutturulan aslında piyasanın üretim – tüketim yüzdesini elinde tutanların bir oyunu değil de nedir? Yani bir şey en son çıktıysa modern mi olmuş oluyor, hayır. Modern demek, o şeye eklediğin yeni bir yenilik, yeni bir ek özellik demek. Bir şeye “modern” demek, o şeye devrim niteliğinde bir değişiklik meydana getirdim diyebilmektir. Ancak bu ölçüde “modern” ve “yeni” kavramlarını birbirinden ayırabiliriz.


GÖSTERİŞ İLE KARIŞTIRILAN MODERNİTE:
  Yeni olana ulaşma, ona erişme arzumuz o kadar üst seviyelere çıkmıştır ki, bir cep telefonu yeni bir modelini tanıttığı ilk dakikalardan itibaren bir sonraki modelin nasıl bir tasarıma, nasıl bir fiyata, hatta nasıl bir özelliğe sahip olacağını tartışıyoruz. Size soruyorum, elinizi vicdanınıza koyup cevap verin. İlk cep telefonundan bugüne ne değişti? Tamam, ilk önce kablolardan kurtuldu, sonra hafifledi, sonra birkaç farklı ihtiyaca cevap verecek hale geldi, sonra kameraya sahip oldu ve şuan zirvede. Bir buluşun gelişip daha iyi olmasından tabi ki bende memnunum. Benim sitemim,  zaten günümüz ihtiyaçlarına cevap verecek özellikte bir cep telefonuna sahipken, altı ay sonra neden bir üst modelini aldığın? Tam da orada dur. İşte, demek istediğim modernlikle (eş anlamlısı bk. çağdaşlık) gösteriş arzusunu karıştırdığımız nokta burası. Demek ki tedavi edilmemiz gereken nokta burası. Modernite derken kastettiğimiz “gösteriş” ise, durup düşünmeliyiz.


DOĞRU ANLAMAMIZ GEREKEN MODERNİTE:
  ” Modern” denilince benim aklıma ilk gelen şey,  gitgide insanın zevkinden uzaklaşılan, bizden önceki atalarımızın çok iyi bilip her şeye uyguladığı o motifleri sadeleştirme yoluna giderek yeni diye bize sunulan her şeydir. Bu öyle bir hal oldu ki, inşa ettiğimiz binalarımızda, kullandığımız arabalarımızda, evlerimizde ki mobilyalarda kısacası, gözümüzün gördüğü her şey bundan etkilendi. Bundan ilk önce kıyafetlerimiz, evlerimiz, kullandığımız eşyalarımız etkilendi. O, işlemlerle göz dolduran, her birinde el emeği olan ve baktıkça bize zevk veren her şey gitti. Onun yerine düz, sade ve çizgilerden uzak bir garip tasarım harikaları(!) geldi. Soyut kavramı önem kazandı ve gerçekten de içinde soyutluk barındıran her şey gitgide bizden soyutlandı. Baktıkça her geçen gün daha mide bulandıran, tüm zevklerden uzak ve modern(!) olan şeyler. Peki, ama kaçımız bu olayın farkında. Kaçımız bundan şikayetçi. Her halde o güzel insanlar atlarını alıp da gitti. Bizde öylece kalakaldık.


KAÇMAMAMIZ GEREKEN, TAM TERSİNE SIMKISI SARILMAMIZ GEREKEN MODERNİTE:
  Yukarda saydığımız kusurları giderdiğimiz takdirde modernliğin ya da çağdaşlığın bize hiçbir zararı yok. Tam tersine klasik bir tabirle, “muasır medeniyetler ölçüsü” ne çıkmamıza yardımcı bir unsura dönüşmüş olur.  Çünkü çağı yakalayabilmek ve çağa (kültürümüzü kaybetmeden) ayak uydurabilmek zor bir iş. Önemli olan, taklit modernlikten, hakiki modernliğe adım atabilmekte. Vesselam!


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ZERMEKTUP - KUTLU YALNIZLIK

ZERMEKTUP - SERÇE

BÜYÜK İNSANLAR KÜÇÜK DERTLER