VASİYET NAME

Canım Ailem`e;

Evladınız yoruldu artık. Bıktı bu hayattan. Yaşama hevesini içinden söküp aldılar yavrunuzun. Büyük düşünürdü ama yapamazdı ya, işte büyük düşünmeyi de bıraktı artık. Akışına bırakmayı, akışa uymayı öğrendi. Hiçbir şeye itiraz da etmez oldu. Elbise satın almaz oldu artık, parfüm kullanmaz…

Attı kolundaki saati bıraktı koydu masaya tarağını, kendine bakmaz oldu artık. Sesi çıkmaz oldu. Yüreğinde fırtınalar koparken dışına ufak bir uğultu bile vermez oldu artık. Kafasında kurtları bırak filler develer dolaşırken dışına sakin gözükür oldu. Geceleri gözlerinden Dicleler Fıratlar akarken, güya ağlamaz oldu. Sınırını bilemez oldu…

Daha yatsı okunmadan yatan yavrunuz sabahlara kadar uyumaz oldu. Kimseye eyvallahı olmayan, hakkını her yerde arayan bir taneniz tüm hakkını helal eder oldu en kalleşe bile. Kalmadı dizlerinde derman, kalmadı dillerinde kelam, kalmadı bir şey…

 Bitirdiler, yok ettiler hepsini ama sevinin çünkü bir taneniz artık olgun oldu. Artık büyüdü dediler. Ne kadar ağırbaşlı dediler…

 Sır çıkmaz deyip sırlarını anlattılar. Ama dinlemediler ne derdi var. Sormadılar ne halde o sustu sustu ve yüreğinde patladı en büyük acısı. Ağzı süt kokan yavrunuz leş kokar oldu artık. Bitirdi içinde her şeyi…

 Gülmekten başka bir suçu olmayan yavrunuza neden güldüğünü sorar oldular. Çekemediler gülüşünü. Anlayamadılar kendi hallerine güldüğünü. Zaten anlayamazlardı da. En yalakalar, en boş adamlar bir bir yükselirken makam mevkide, dururlarken bazı kapıların önünde köpekler gibi, yapmadı öyle; gururuyla haysiyetiyle karşı çıktı bu işe de ondan yalnız kaldı şu koskoca dünyada…

 Zannetmeyin ki ondan bir şey olmadı. Zannetmeyin ki şu hayatta bir şey başaramadı. Zannetmeyin ki bir işin ucundan bile tutamadı…

 Ama bazı şeyleri hiç beceremedi sizin oğlunuz mesela doya doya eğlenmeyi, doya doya gezmeyi. Ama doya doya ağladı doya doya vurdu kafasını duvarlara, doya doya sorguladı varlığını…

 Çok kırıldı sizin oğlunuz ama kıramadı bir türlü. Hem madem kendisinin hoşuna gitmemişti bu davranış, nasıl başkasına yapabilirdi ki. O yüzden kimseye kızamadı da. Bir şey söylemeden çekip gitmeye alıştı. İstemedi de sorunlarıyla yüzleşmek. İstemedi sorunlarıyla bile olsun tartışmak. Kaçtı hep arkasından bir ordu geliyor gibi, kaçtı hep…

 Ama durmadı da hiçbir zaman. İstemedi hiçbir kimseye bir kötülük yapmak. Ama onlar bu halden cesaret alırcasına yüklendiler hep. Yere attılar uzattığı zeytin dallarını, kestiler onlara gönderdiği barış güvercinlerini. Yine de gıkı çıkmadı hiçbir zaman…

 Ama hatırında her şey. Belli etmedi ama hepsi aklında. Fark ettirmedi ama biliyordu herkesin iç alemini, belki de ondan az arkadaş edinirdi. Dost bile bulamadı kendine. Gerçi vardı bir iki adam dediği ama onlarda ilk çıkmazda yalnız bıraktılar. N`apsın eli boş kaldı bak…

 Ama siz üzülmeyin onun için. Bu zamana kadar sakladı her şeyini siz üzülürsünüz diye. Hani bir kere anlatmıştı bir sıkıntısını da üzülmüştünüz ya, hah işte ondan beridir anlatmadı, açamadı hiçbir derdini size siz üzülürsünüz diye. Açsa da ne gelir ki elinizden üzülmekten başka. Boş verin siz alıştı da zaten…

En kötüsü de buydu onun için. Alışmak. Neye, kime? Ama bir kere alışınca düzeltemiyorsun ki hiçbir şeyi…

Katı kalpli değildi sizin oğlunuz sevdi de çılgınlar gibi. Yeri göğü oynattı da oynatamadı sevdiğinin kalbini. Olsun dedi. Devam etti yoluna. Ondan önce kimseyi böyle sevmemişti ondan sonrada sevmemeye yemin etti. Sevdiği kırdı da kalbini, kırmadı kıramadı sevdiğinin kalbini. Niceleri isyan ederdi. O etmedi. Niceleri küfrederdi. O etmedi. Niceleri beddua ederdi. O etmedi. Tam tersine dua etti hep sevdiğine…

Yalvardı Rabbine onu kimse incitmesin, ağlatmasın diye. Dua etti hep sevdiceği mutlu olsun hep diye. Hem nasıl kızabilirsin nasıl nefret edersin sana sevmeyi öğreten birisine?

Kilo da aldı bu aralar. N`aptığını bilemez oldu. Düzeni de kalmadı hiç. Her eşyasının bir yeri olan, tüm elbiseleri katlı duran yavrunuz gitti, yerine tam tersi geldi. Ama şikayetçi değil halinden. Pişmanda değil yaşadıklarından…

Bu ufku başka türlü de kazanamazdı ki. İyi ki yaşamıştı bütün bunları da almıştı dersini. Kalmadı da ağzının tadı yeniden başladı çaya şeker atmaya. Faydası olmayacağını biliyordu ama bir umut işte onunkisi…

Annesine söz verdiği spor salonuna da başlayamadı, sabah yürüyüşleri​ne de. Kızma annesi ona. Babasından aldığı ehliyet parasına da ehliyet almadı. Ama yemedi de parasını, duruyor hesabında. Bazı zor günlerde yardımcısı oluyor. Sonra eli bollaşınca hemen tamamlıyor üstünü…

Kalmadı mecali hiçbir şeye. Okula gitmek bile yük geliyor. Sporunu okul yolunda yapıyor. Gideceği yere otobüsle gidiyor. Aslında kendini kandırıyor sizin yavrunuz. Ama en azından başkasını değil…

Doğru bildiği şeyi söylüyor hep. Lafı eğip bükmüyor da. Çok istemeyen oldu bu halini. Kibarlaş(!) diyenler oldu ama, yalan söylemenin kibarlaşmak olmadığını adı gibi bildi hep. Sevemediler onu belki de bu yüzden. Başına dert açtı doğru sözlülüğü ama vazgeçiremediler onu bu halden. Gurur duy babası onunla. Gurur duy annesi onunla. Gurur duy kardeşi, onunla. Ama iki çift lafı var onunda sizlere.

Annesi neden onu dinlemedin bir türlü. Babası neden sarılamadın ona kendi yavrun gibi, para vermekle bitmiyor ki hem, sevgide gerekmez miydi? Kardeşi onun söylediği sözlerini bir kere olsun yapmadın. Ama o sizlerden özür diyor şimdi. Annesi, sana itiraz ettiği için, yapmasını istediğin işleri geç yaptığı için. Babası, oğlun özür diliyor senin kendisini aslında zorluk içinde büyüttüğünün geç farkında olduğu için, akşam eve yorgun argın geldiğin halde seni kapıda karşılamadı için. Kardeşi, bak özür diliyor abin sana doya doya sarılamadığı için, seni olduğun gibi bir türlü kabullenemediği için…

Affedin onu olur mu? Bak bin pişman yapamadıklarına yaşlar damlıyor gözlerinden. Kalbi sökülüyor yerinden. Affedin onu kızmayın ona. Yeni fark ediyor böyle şeyleri. Kaç kere söz verdi kendine böyle yapmayacağım diye son zamanlarda fark etmişsinizdir, bir ölçüde başardı da…

Can borcundan başka borcu yok kimseye, o da zaten rabbine. Ama her şeye alıştıysa da alışamadı şu hayata bir türlü. Her şeyi anladıysa da anlayamadı şu düzeni bir türlü. Her şeyin içinden kurtulduysa da kurtulamadı şu durumdan bir türlü…
Kızmayın ona, darılmayın ona, söylemeseydi bunları asıl o zaman kötü olurdu. İşte o zaman biterdi her şey. Merak etmeyin onu, endişelenmeyin onun için. Ne de olsa bulur o bir çaresini. Çıkar bir şekilde bu işin içinden de. Zaman gerek ona biraz, bir de çay…

Sizden şu zamana kadar istemedi bir şey ama şimdi bir isteği var sizden, bir gün ölürse ağlamayın onu arkasından ki gülmesin onu çekemeyenler. Feryat dökmeyin onun için. Sitem de etmeyin yaratana. Keşke şöyle olsaydı böyle yapsaydık da demeyin onun için, belki mutludur gittiği yerde şimdi. Zaten kafası oralarda rahat olur. Verir hesabını, o kutlu günü bekler dört gözle…

Bir isteği var demişti ama onu yarım sayın. Bir şey daha istiyor sizden. O ölünce yapacağınız tüm masrafları bir yere bağışlayın. Bir işe yarasın o paralar. Bir kalbe dokunsun yardımlarınız.  Çaydan başka bir şey de vermeyin cenazesine gelenlere. Boşa doyurmayın konuşmaktan başka bir işe yaramayan insanların midesini…

Gözyaşlarınız değil, dualarınız eksik olmasın yeter onun için. Bakın o özür diliyor her zerreden, sevmekten başka bir şey yapmadığı için. Kendinize iyi bakın. Omuzunuz dik gezin daima, çünkü yanlış yapmadınız hiçbir yerde. Allah`a ısmarladık vesselam…


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ZERMEKTUP - KUTLU YALNIZLIK

ZERMEKTUP - SERÇE

BÜYÜK İNSANLAR KÜÇÜK DERTLER