ZERMEKTUP - SERÇE

Azizim, biricik dostum, her şeyim...
Nasılsınız, iyisinizdir umarım?

 Mektubunuzu yeni aldım, nasıl mutlu oldum bir bilseniz hemen cevaplıyorum. Yeni havadislerden bahsetmişiniz. Sizin adınıza çok sevindim. Ah şimdi yanımda olsanız ve muhabbet etsek nasıl olurdu bir bilseniz. Şu kısacık kış günleri o kadar yavaş geçiyor ki. İçimde hep sizinle kavuşma özlemi var. Bugünlerde beni ayakta tutan şey bu.

 Beni merak etmişiniz, çok teşekkür ederim. Niyetim sizi meraklandırmak değildi Azizim, ben çok iyiyim. Yanlış anlamayın sizden ayrı kalmanın acısı hep bir yanımda sızıdır. Size hep şikayetleniyormuşum gibi oluyor ama beni maruz görün. Beni tam manasıyla dinleyecek ve anlayacak yalnız siz varsınız şu dünyada. İnsanın sizin gibi bir dostu olması ne kadar güzel. Yargılama yok, kınama yok sadece dinliyorsunuz.

 Ne ile meşgul olduğumu sormuşunuz. Bugünlerde düşünmek hayatımın büyük bir çoğunluğunu alıyor. Gerçi ne zaman öyle olmadı ki? Hüzünleniyorum düşünüyorum, düşünüyorum hüzünleniyorum. Ne kadar iyi ve neşeli olsam da günün sonunda içimi bir hüzün kaplıyor. Sanki hayatım garip bir döngü içerisinde. Konu nereden nerelere geldi. Hemen söyleyeyim serçelerle meşgulüm Azizim. Evet evet, bildiğiniz serçe kuşu. Ah, onlar ne güzel mahlukatlar bir bilseniz. Hem sizi daha fazla merak içinde bırakmayayım hem de serçe konusu nereden çıktı ona geleyim. 

 Geçenlerde bir konuşmaya denk geldim. Hangi mahlukatları en çok sevdikleri hakkındaydı. Neler yok ki Azizim içinde. Kediler, köpekler, süs balıkları... Hatta papağan diyeni bile duydum. Elbette papağanlar da mahlukattandır ama bilemedim, bana garip geldi. Sonra bu soruyu kendime sordum ama cevabını bulamadım. Ne bileyim, benim için bütün mahlukatlar güzel ve fevkalededirler. Bilirim, siz de hiçbirini ayrım yapmadan seversiniz. Ben ise bir şeyi kafaya taktım mı takarım. Peki, benim en çok sevdiğim mahlukat hangisi idi? Ah, o düşünmelerim yok mu benim. Size nasıl anlatsam... Günlerce hatta haftalarca düşündüm. Sokak sokak gezdim dolaştım ama nafile, hiçbir şey bulamıyordum. Hiçbiri ilgimi çekmiyordu. Ta ki bir gün parkın birisinde bankta oturana dek. Azizim yine uzun uzun anlatıyorum umarım sizi sıkmıyorumdur. Çünkü hiçbir ayrıntıyı atlamak istemiyorum. Bunları başkalarına anlatsam "Bu adam deli." der dinlemezler ama siz öyle değilsiniz. Anlayışınız o kadar yüce ki. Neyse, kendi kendime bankta otururken ekmek kırıntısını yerden alıp uzaklaşan bir serçe gördüm. O an öylesine heyecanlandım ki Azizim, kendimi kaybedip "İşte bu!" diye sıçrayıvermişim yerimden. Ah, halimi bir görseniz. İnsanların bana bakışı ve benim başımı yere eğişimi izleseniz gülmekten karnınıza ağrılar girerdi. Hele parkta çocuğuyla birlikte gezen annenin çocuğuna sarılışı yok mu? Annenin gözlerindeki o korku ve endişeyi hala görür gibiyim.

 "İyi de neden serçe?" dediğinizi duyuyorum. Serçeler güzel mahlukatlardır Azizim. Şu hayatta gördüğüm en iddiasız varlıklar serçeler. Sade ve şık renkleri var. Sırf bu özellikleri bile yetmez mi serçeleri sevmek için? Mesela diğer kuşlar öyle mi? Onların parlak tüyleri ve mükemmel sesleri var. Bir kedi köpeğin kendilerini savunma mekanizmaları var ama serçeler kendi halinde ve şirin varlıklar. Bir papağanı düşünün. Tek marifetleri etraftaki sesleri taklit etmek. Muhabbet kuşları mesela. Aptal hayvana bir kelime öğretene kadar canı çıkıyor insanın. Serçelere öyle istediğini söyletemezsiniz kendi ruh halleri ne ise ona göre öterler. Hem gerek de yoktur, dinlemesini bilene serçelerin sesleri zaten şarkı gibidir. Öyle diğer ev kuşları gibi "Dışarıda yaşamam, beni besle veya tüylerime bakım yap." da demezler. Kendi başlarının çarelerine bakarlar. Bilir misiniz serçe kuşları yürümez, sürekli sıçrarlar. Evet, dışarı çıktığınız bir gün dikkatli bakın Azizim, yürüyen bir serçe kuşu göremezsiniz. Bu hayat enerjisi nereden geliyor aklım almıyor. Bu minicik mahlukların hayatları ne kadar zahmetli değil mi? Mesela kışın tüylerini kabartıp ağacın bir dalında uyumalarını izlemek çok keyiflidir. O küçük kafası tüylerinin arasında neredeyse kaybolur. Elinizde salep, dışarıda yağan karın o küçük serçenin üzerinde ince bir tabaka oluşturduğunu izlerken salepten bir yudum aldığınızı düşünün. Karşınıza hem büyüleyici hem de buruk bir manzara çıkar. 

Diğer yandan ürkek canlılardır serçeler, öyle kolay kolay yanınıza gelmezler. Önce güvenlerini kazanmanız gerekir. Hemen bir örnek vereyim. Bankta oturuyorsunuz ve simit yiyorsunuz diyelim. Daldaki serçe kırıntıları görür ama önce sizi şöyle bir süzer ve "Acaba bu adamdan zarar gelir mi?" diye düşünür. Ani hareketler yapmıyorsanız ve ona sevgiyle bakıyorsanız biraz yaklaşır. Zaten sevgi her şeyi çözmez mi? Konumuza gelecek olursak bir bakarsınız "pır" daldan aşağıya inmiş. Birkaç saniye sonra en uzaktaki simit kırıntısını alıp kaçmış. Serçeler ürkektirler demiş miydim? Baktı ki siz hala sakinsiniz ve alması için ufak bir parçayı önüne doğru attınız, döner hemen onu alır. Unutmayın bu aranızdaki güveni sağlamak için önemli bir adımdır. Önce güvenini kazanmalısınız. Sonra arkadaşlarını çağırır. Eğer hala sabrınızı ve sevginizi korumayı başarabildiyseniz ne mutlu size! Birden yanınıza geliverirler. Peki ya, o kavgaları yok mu? Yerdeki parçayı sen mi alacaksın yoksa ben mi alacağım kavgası... İzlemesi ne kadar keyifli ve heyecanlıdır. Onlar karınlarını doyurduktan sonra sizi hiç uğraştırmazlar Azizim, asla size yük olmazlar ve uçar giderler. Birçok insanın yaptığının aksine sizi gereksiz yere meşgul etmezler. Sadece yapması gerekeni yaparlar. Hatta içlerinden birisi size serenat bile yapabilir. "Serenat mı?" dediğinizi duyar gibiyim. Ben de size neden olmasın ki derim? Azizim, size bir sır vereyim mi? Eğer şanslıysanız dizinize bile konabilir, kim bilir? Böylesine küçük varlıklar nasıl hayatta kalıyorlar hala aklım almıyor doğrusu. 

 Artık soranlara cevabım bellidir efendim. Serçeler benim en sevdiğim mahluklardır. Şöyle bir düşününce serçelerle ne kadar çok ortak yönüm varmış diye geçiyor içimden. Belki de o yüzden kendime yakın hissetmişimdir. Hayır Azizim hayır, daha delirmedim. Hem öyle bir niyetim de yok! Ben bunları yazarken kendime çok güldüm, ricam sizin de gülüp geçmeniz yönündedir. Malum her zamanki ben işte. 

 Mektubumu burada sonlandırırken içim nasıl burkuluyor anlatamam. Lütfen bu minik serçeye kıymetli cevaplarınızı esirgemeyin. Mektubunuzu sabırsızlıkla beklemekteyim. 


Sizi her daim seven biricik dostunuz, Zerkosh
25.12.2019

Yorumlar

  1. Bir güldürdün bir düşündürdün serçeyle beraber üşüttün yazıların daim gönlün mutmain olsun güzel bir yazı ortaya cıkmış emeğine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Farklı duygular yaşatabildiysem ne mutlu. 😊

      Sil
  2. Çok güzel di devamını dilerim

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

ZERMEKTUP - KUTLU YALNIZLIK

BÜYÜK İNSANLAR KÜÇÜK DERTLER