Kayıtlar

Farklı Bir Yorum

 Bütünü görmek, büyük pastayı fark etmek, ufak şeylere kafa yormamak... Adına her ne derseniz deyin bu gibi yorumlara kapalıyım ben. Senin yaşın daha kaç ki, hele bir büyü de bunların dert olmadığını öğren, bu da dert mi, hepsi gelir geçer... Bu gibi cümlelere de itibar etmiyorum. Eminim siz de bu gibi cümlelerden fazlasıyla üstünüze düşeni aldımışınızdır. Ben, her insanın omuzlayabileceği kadar sıkıntıları ve dertleri olduğuna inandığım gibi her yaşa ve hayatın her dönemine göre de bunların değiştiğine inanıyorum. 4 yaşındaki bir çocuk için oyuncağını kaybetmek büyük bir sıkıntı, dert olduğu gibi 54 yaşındaki bir kişinin de ailesininden birisinin başına bir iş gelmesi büyük bir sıkıntı ve derttir. Burada önemli olan, kişilerin ne kadar sıkıntı yüklenebileceği (tahammül sınırı) ve içinde bulunduğu dertten/sıkıntıdan ne kadar kurtulabileceğiyle alakalıdır. Bundan dolayı insanların yahu bu da dert mi, sen bir de beni dinle demelerine anlam veremiyorum. Bir kişi için en çok sevdiği k...

İnsan Neden Kendini Beğenmez?

Uzun zamandır yazma yolculuğumun ara devresindeydim. Elime kaç kere kalem-defter aldım hatırlamıyorum. Her seferinde en fazla bir iki satır karaladım ve bıraktım. Bir şeyler ham ve eksik hissettiriyordu. Şuan anlıyorum ki klavyede yazmam gerekiyormuş. Kağıdın narinliği, kalemin rengi, yazmak için müsait bir zaman vs. derken yazma fikri beni yoruyormuş. Ne gariptir ki şimdi klavyeden karaladığım bu satırlar sanki bundan bir yüzyıl öncesinin daktilosuymuş gibi hissettiriyor. Hoş, hiç daktilo ile yazı yazmama rağmen.  Konunun başlığı her ne kadar ilk paragrafla alakasız olsa da benim girişlerim böyle oluyor işte. Başlangıçta ufak bir durum değerlendirmesi. Sonrası neden bu şekilde ilerlediği ve asıl konu… Yıllar önce yazma kulübüne ilk katıldığımda henüz hamdım. Şimdinin bir iki arpa tanesi kadar gerisinden bahsediyorum. Hani şu tekerlemelerde olan var ya “Az gittik uz gittik dere tepe düz gittik. Döndük baktık bir arpa boyu yol gittik”. Hem kulüp başkanı olan hem de üniversiteden öğr...

ZERMEKTUP - SERÇE

Resim
Azizim, biricik dostum, her şeyim... Nasılsınız, iyisinizdir umarım?  Mektubunuzu yeni aldım, nasıl mutlu oldum bir bilseniz hemen cevaplıyorum. Yeni havadislerden bahsetmişiniz. Sizin adınıza çok sevindim. Ah şimdi yanımda olsanız ve muhabbet etsek nasıl olurdu bir bilseniz. Şu kısacık kış günleri o kadar yavaş geçiyor ki. İçimde hep sizinle kavuşma özlemi var. Bugünlerde beni ayakta tutan şey bu.  Beni merak etmişiniz, çok teşekkür ederim. N iyetim sizi meraklandırmak değildi Azizim , ben çok iyiyim. Yanlış anlamayın sizden ayrı kalmanın acısı hep bir yanımda sızıdır. Size hep şikayetleniyormuşum gibi oluyor ama beni maruz görün. Beni tam manasıyla dinleyecek ve anlayacak yalnız siz varsınız şu dünyada. İnsanın sizin gibi bir dostu olması ne kadar güzel. Yargılama yok, kınama yok sadece dinliyorsunuz.  Ne ile meşgul olduğumu sormuşunuz. Bugünlerde düşünmek hayatımın büyük bir çoğunluğunu alıyor. Gerçi ne zaman öyle olmadı ki? Hüzünleniyorum düşünüyorum, düşünüyor...

ZERMEKTUP - KUTLU YALNIZLIK

Nasılsınız Azizim? Umarım mutlusunuzdur.    Bu zavallı insanı merak etmişsiniz, mektubunuzu yeni aldım ve ışık hızıyla cevap veriyorum. Bir bilseniz sizinle muhabbet etmediğim geceler ne kadar zor geçiyor.     Ben genel olarak iyiyim, her zaman olduğu gibi fikir deryalarındayım. Özellikle son fikirlerimi duyunca kulaklarınıza inanamayacaksınız. Biraz sonra okuyacaklarınızı kendime itiraf edip kabul etmem çok zaman aldı ama sonunda başardım. Ben artık bir 'Yalkut'um, biliyorum muhtemelen bu kelimeyi hayatınızda ilk defa duyuyorsunuz, zaten tamamen benim uydurduğum bir kelime. Anlamı 'Kutlu Yalnızlık'. Böyle söyleyince sanki hiç arkadaşım yokmuş gibi geliyor. Emin olun ki görüşüp konuştuğum birçok arkadaşım var ancak fikirlerimde hep yalnızım. Niyetim kafanı karıştırmak değil sevgili dostum, ama eminim ki şimdi "Fikirlerde yalnız olmak da ne demek?" diyorsundur. Söz veriyorum her şeyi anlatacağım, lütfen sabırla okumaya devam et.    Ön yargılarımı...

KENDİMLE HESAPLAŞMA

  Yazıma bir teşekkür ile başlamak istiyorum. Teşekkür ederim hayatıma kimler girdi kimler çıktıysa, acısıyla tatlısıyla ne olaylar yaşadıysam teşekkür ederim. Bu süreçlerden geçmem, bu sıkıntıları yaşamam, bu insanlarla tanışıp kimisiyle beraber yürümem kimisiyle de yollarımı ayırmam gerekiyormuş ve iyi ki de böyle olmuş.   2018 senesinin ortalarına doğru hazırlık sınıfında okurken aynı zamanda vaktimi boşa harcamamak istiyordum. Çünkü 2 sene İstanbul`da açık öğretim okumuş ve aynı zamanda bir vakıfta derslere katılmıştım. Daha sonrasında Dikey Geçiş Sınavı ile Sivas`a gelmiştim. İstanbul ile kıyaslandığında tabi ki küçük bir şehir olarak kalıyor Sivas ama memleket Kayseri olunca hemen alışıyorsun işte. Velhasıl Kitap Okuma Kulübü gibi birkaç kulübe katıldım. Bunların içerisinde katıldığım bir kulüpte Dergi Kulübü idi. Dergi çıkaramadık ama kendimizi geliştirmek için çalıştık. Kendi yazılarımızı ve başka meşhur yazarların yazılarını inceledik üzerinde düşündük vs....

BÜYÜK İNSANLAR KÜÇÜK DERTLER

Bütünü görmek, büyük pastayı fark etmek, ufak şeylere kafa yormamak... Adına her ne derseniz deyin bu gibi yorumlara kapalıyım ben. Senin yaşın daha kaç ki, hele bir büyü de bunların dert olmadığını öğren, bu da dert mi, hepsi gelir geçer... Bu gibi cümlelere de itibar etmiyorum. Eminim siz de bu gibi cümlelerden fazlasıyla üstünüze düşeni aldımışınızdır. Ben, her insanın omuzlayabileceği kadar sıkıntıları ve dertleri olduğuna inandığım gibi her yaşa ve hayatın her dönemine göre de bunların değiştiğine inanıyorum. 4 yaşındaki bir çocuk için oyuncağını kaybetmek büyük bir sıkıntı, dert olduğu gibi 54 yaşındaki bir kişinin de ailesininden birisinin başına bir iş gelmesi büyük bir sıkıntı ve derttir. Burada önemli olan, kişilerin ne kadar sıkıntı yüklenebileceği (tahammül sınırı) ve içinde bulunduğu dertten sıkıntıdan ne kadar kurtulabileceğiyle alakalıdır. Bundan dolayı insanların yahu bu da dert mi, sen bir de beni dinle demelerine anlam veremiyorum. Bir kişi için en çok sevdiği...

BEKLEMEK

Resim
Beklemek... Sonunu bilmeden, dü ş ünmeden beklemek. Neyi, kimi? Hiçbir ş ey dü ş ünmeden beklemek…  Beklemek çok ş ey ö ğ retir insana. Bütün duyguları ya ş arsın kendi içinde. Acı, sevinç, özlem, a ş k ve daha niceleri... Ama en çok da sabır. Sabrı ö ğ retir insana beklemek, hem de en insafsız haliyle. Beklemek insana ilk ba ş ta çok zor gelir de sonradan alı ş ır insan. Beklemenin zorlu ğ u acı gelse de sonradan tatlıla ş ır. İ çmek istemedi ğ in ama içmeden de duramadı ğ ın bir ş eye dönü ş ür beklemek. Hayatta birçok ş eyi beklersin de, hiç geri dönmeyecek birisini bekledin mi? Asla gelmeyecek, asla kavu ş amayaca ğ ın birisini? Adın gibi bilmene ra ğ men geri gelmeyece ğ ini bekledin mi birisini? Sokaktan dahi geçerken ş öyle göz ucuyla “bu O olmalı” diyecek kadar bile bir daha bir araya gelemeyece ğ inin korkusu içini kapladı mı? Mesela, yapacak hiçbir i ş in olamamasına ra ğ men sokak sokak cadde cadde gezdin mi O`nun ş ehrini. Hani olur ya belki kar ş ıla ş ırız...

FARKLI SEVMEK

    Bazı şeylerin hayatımızda olmadığı daha iyi derler. Hani olmasını çok isteyipte bir türlü olmayanlar için. Peki, hayatını o şeyin üzerine kurmuşsan? O zaman ne yapacaksın? Mesela bir sevdanın üzerine kurmuşsan eğer. Hayatın, hayallerin ve rüyaların “O” olmuşsa ne yapacaksın? O istese gözünü bile kırpmadan canını bile verecek durumda olsan… Tüm bunlara rağmen olmadığı daha iyi diyebilir misin?   En başta olmuyor, diyemiyor insan. Hiç seven sevdiğinden ayrı kalabilir mi? Seveni sevdiğinden ayırmaya kimin gücü yetebilir ki? İnsanın duygularına kim gem vurabilir, kendisi bile yapamazken! Ama bazen görünmez kuvvet seni ondan, onu senden ayrı düşürüyor. Yaklaşmak istedikçe O`na, geri itiyor seni. Sanki ilk başta yollarınızı kesiştiren kendisi değilmiş gibi hem de.    Zaman geçtikçe bazı şeyler insanın kafasına daha iyi oturuyor. Yaşanılan olaylar daha da berraklaşıyor zamanla. Olaylar tazeyken kabullenemediği, itiraz ettiği durumları kabullenmeye ba...

VASİYET NAME

Canım Ailem`e; Evladınız yoruldu artık. Bıktı bu hayattan. Yaşama hevesini içinden söküp aldılar yavrunuzun. Büyük düşünürdü ama yapamazdı ya, işte büyük düşünmeyi de bıraktı artık. Akışına bırakmayı, akışa uymayı öğrendi. Hiçbir şeye itiraz da etmez oldu. Elbise satın almaz oldu artık, parfüm kullanmaz… Attı kolundaki saati bıraktı koydu masaya tarağını, kendine bakmaz oldu artık. Sesi çıkmaz oldu. Yüreğinde fırtınalar koparken dışına ufak bir uğultu bile vermez oldu artık. Kafasında kurtları bırak filler develer dolaşırken dışına sakin gözükür oldu. Geceleri gözlerinden Dicleler Fıratlar akarken, güya ağlamaz oldu. Sınırını bilemez oldu… Daha yatsı okunmadan yatan yavrunuz sabahlara kadar uyumaz oldu. Kimseye eyvallahı olmayan, hakkını her yerde arayan bir taneniz tüm hakkını helal eder oldu en kalleşe bile. Kalmadı dizlerinde derman, kalmadı dillerinde kelam, kalmadı bir şey…  Bitirdiler, yok ettiler hepsini ama sevinin çünkü bir taneniz artık olgun oldu. Artık ...

ÇARESİZLİK SOKAĞI

   Hayatta her türlü duyguyu üç aşağı beş yukarı hepimiz yaşamışızdır. Hayatta birçok tecrübelerimiz olmuş, birçok dersler çıkarmışızdır. Ama bazı duygular da vardır ki, etkisini bir türlü üzerimizden atamayız. Bahsettiğim bu duygular pek içimizi açmayacak türden olanlardan. Bu duygular bizi sarıp kucaklar ve bırakmaz. Hatta içten içe garip bir şekilde zevk bile alırız.    Nasıl yani? Şöyle ki, acı çeken bir insan arabesk türü müzikleri dinlemeye meyleder. Ve acısı geçse bile o müziği dinlemeyi bırakamaz. Hatta bazen acısını tazelemek ya da o acıyı yeniden iliklerine kadar hissetmek için o müziği tekrar tekrar dinler. Ve bundan içten içe zevk alır. İşte bu örnekte olduğu gibi, üzerinde durmak istediğim bir duygu da "Çaresizlik Duygusu."    Demiştik ya, insan birçok duyguyu yaşar ve tecrübe eder diye, işte bu duygu da onlardan birisidir. Ama çaresizlik tek başına gelişen bir...